Devlet bilimi açısından, "Leviathan" modern siyaset felsefesinin temelini oluşturan ve devletin doğuşunu anlamak için kritik bir metindir. Hobbes'un eseri, devletin rolünü, toplumsal düzeni ve siyasi otoriteyi tartışarak, bu alanın temel sorunlarına ışık tutar. Aynı zamanda, bireylerin toplumsal sözleşme yoluyla nasıl bir araya geldiğini ve merkezi yönetimin nasıl kurulduğunu anlatarak, devletin işleyişine dair önemli kavramlar sunar.
Sonuç olarak, Thomas Hobbes'un "Leviathan" eseri, devlet bilimi alanında modern siyaset felsefesinin temel taşlarından birini oluşturur. Eser, devletin doğuşunu, toplumsal düzenin sağlanmasını ve siyasi otoritenin temellerini ele alarak, devlet bilimi disiplini içinde merkezi bir konuma sahiptir.
Thomas Hobbes kimdir?
Thomas Hobbes 5 Nisan 1588 tarihinde doğmuş bir İngiliz filozoftur. Hobbes'un felsefi düşüncesi geniş bir yelpazede etkiler yaratmıştır ve özellikle siyaset felsefesi, etik ve toplum teorisi alanlarında önemli görüşleri vardır.
Hobbes'un en ünlü eseri olan "Leviathan," 1651 yılında yayımlanmıştır. Bu eserde Hobbes, insan toplumlarının nasıl düzenlenebileceği ve yönetilebileceği konusunda derinlemesine düşüncelerini ifade etmiştir. Onun siyasi düşünceleri, insanların doğal durumlarının (cinsel olarak, şiddetle rekabet eden bireyler) kaotik olduğunu ve toplumsal sözleşmeye dayalı olarak bir hükümetin oluşturulması gerektiğini öne sürer. Bu hükümet, toplumun düzenini sağlamak ve vatandaşların güvenliğini garanti altına almak için gereklidir. Hobbes'a göre, bireyler egemen güce (Leviathan'a) tabi olmalıdır, böylece toplum içinde istikrar ve düzen sağlanabilir. Yaşamla ile ilgili tüm gelişmeleri yakından görmek için
Erişim Haber sayfamızı takip edebilirsiniz.
Hobbes ayrıca insan doğasını da tartışmıştır. Ona göre insanlar doğuştan kötü veya vahşi değildir, ancak doğal durumda rekabetçi ve çıkarlarını koruma eğilimindedirler. Bu nedenle, toplumsal düzenin sağlanması için bir egemen otoriteye ihtiyaç vardır.
Hobbes'un felsefi görüşleri sadece siyaset alanında değil, aynı zamanda insan doğası, etik, bilgi teorisi ve din gibi konularda da etkili olmuştur. Örneğin, onun etik görüşleri hedonisttir, yani insanların temel amacının haz elde etmek olduğunu savunur. Ayrıca bilgi teorisinde empirizme yakın bir tutum sergilemiş, deneyim ve gözlemle elde edilen bilginin önemini vurgulamıştır.
Sonuç olarak, Thomas Hobbes'un felsefi görüşleri özellikle siyaset felsefesi alanında büyük etki yaratmış olsa da, tarih, etik, bilgi teorisi ve diğer alanlarda da önemli düşüncelere sahip bir filozof olarak kabul edilmektedir.
Leviathan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Thomas Hobbes'un felsefesi, ütopyalar çağının ve o dönemin keşiflerinin etkisi altında şekillenmiştir. Ütopya terimi, Thomas More'un aynı adlı eserine dayanmaktadır ve genellikle ideal bir toplumun tasvir edildiği kurgusal eserler için kullanılır.
Hobbes'un felsefesi, özellikle doğal durum kavramıyla ilişkilendirilen ve "homo homini lupus" (insan insanın kurdu) ifadesiyle ifade edilen görüşüyle ünlüdür. Ona göre, insanlar doğal durumda, sınırsız rekabet, korku ve güvensizlik içinde yaşarlar. Bu durumda her birey, diğerlerinin saldırısından korunmak ve kendi çıkarlarını sağlamak için sınırsız bir özgürlüğe sahiptir. Ancak bu durumda toplumsal düzen ve istikrar sağlanamaz.
Hobbes'a göre, insanlar toplumsal sözleşme ile bir araya gelirler ve bir egemen otoriteye tabi olurlar. Bu otorite, insanların doğal durumdaki çatışma ve güvensizlikten kurtulmalarını sağlar. Bu, Hobbes'un "Leviathan" olarak adlandırdığı güçlü ve merkezi yönetimi simgeler. Bu görüşleri, ütopyaların genellikle ideal ve mükemmel bir toplumun tasvir edildiği çağda, gerçekçi ve çoğu zaman karamsar bir yaklaşımı yansıtır.
Hobbes'un düşünceleri, ütopyalar çağının ve keşiflerin etkisi altında gelişmiş ve onun gerçekçi ve toplumsal düzen odaklı yaklaşımı, bu dönemin keşfedilmemiş veya bilinmeyen yerlere duyulan ilgiyle şekillenmiştir. Dolayısıyla, Hobbes'un "Leviathan"ı, o dönemdeki sosyal ve siyasi koşulların bir yansıması olarak görülebilir.
Leviathan Alıntıları - Sözleri
- Çünkü hiç kimse, bir varoluşa sahip olmadığını düşündüğü bir şeye saygı gösterme ihtiyacı duymaz.
Yaşayanlar öleceklerini bilir, fakat ölüler bir şey bilmez.
- İnsanın eline bir sürü fırsat geçiyor, ama sonra kendini yaşamın akışına kaptırıyorsun ve kendi başına sürüklenip gidiyorsun.
- Kötü niyetli insanlar, Tanrı'nın her şeyi yapabileceği bahanesi altında, yanlış olduğunu bilseler de, kendilerine yarayacak her şeyi söyleyecek kadar cüretkârdırlar...
- İnsanın eline bir sürü fırsat geçiyor, ama sonra kendini yaşamın akışına kaptırıyorsun ve kendi başına sürüklenip gidiyorsun.
- Yaşayanlar öleceklerini bilir, fakat ölüler bir şey bilmez.
- ' Pek çok başka şeyde olduğu gibi, insanlarda da, fiyatı belirleyen satıcı değil alıcıdır. Çünkü, genellikle olduğu gibi, bir insan kendine ne kadar yüksek bir değer biçerse biçsin, onun gerçek değeri başkalarınca takdir edilenden fazla değildir.'
- Bilgelik, kitap okuyarak değil, insanları tanıyarak öğrenilir.
- Tanrı dünyanın ruhu değil, nedenidir.
- Bir insan, diğer bir insana göre, geçmişteki şeylerle ilgili ne kadar fazla deneyim sahibi ise, o kadar daha fazla basiretlidir ve beklentileri daha çok gerçekleşir.
- Tahayyül ettiğimiz bir şey, sonludur. Bu nedenle, sonsuz dediğimiz herhangi bir şeyin düşüncesi veya kavramı yoktur. Hiç kimse, zihninde ,sonsuz büyüklükte bir imgeye sahip olamaz; veya sonsuz zaman sonsuz güç veya sonsuz kudret tasarlayamaz. Bir şey sonsuzdur dediğimizde, o şeyin sonlarını ve sınırlarını algılayamadığımızı kastederiz sadece; o şeyin kendisini değil, kendi algılama yetersizliğimizi anlarız bundan.
- Hayal gücü olmayan muhakeme zekâ olabilir, fakat muhakemesiz hayal gücü zekâ değildir.
- Cennet'in güvenli ve kalıcı mutluluğunu başka bir yoldan kazanmak beyhudedir: çünkü bunun tek bir yolu vardır ve o da, ahdi bozmamaktır, ahde uymaktır.
- Çünkü insanlar sadece diğer insanları değil başka her şey kendilerine göre ölçerler; ve, hareketten sonra acı ve yorgunluk duydukları için, başka herşeyin hareketten yorulduğunu ve kendi çabasıyla hareketsizliğe doğru yöneldiğini düşünürler; kendi içlerinde buldukları o dinlenme arzusunun başka bir hareketten oluşup oluşmadığını pek fazla dikkate almadan.