Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Kütahya Pazar Yanı Meydanı'nda düzenlenen mitingine katılarak konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

“GERÇEK BELEDİYECİLİK İÇİN DESTEK İSTİYORUZ"

Öncelikle sizlere geçtiğimiz mayıs ayındaki seçim sonuçları için bir teşekkür borcumuz var. Onu ifade edelim. Cumhur İttifakı'na milletvekilliğinde verdiğiniz yüzde 68 ve Cumhurbaşkanlığında şahsıma verdiğiniz yüzde 70 oranındaki destek için sizlere şükranlarımı sunuyorum. Şimdi 31 Mart'ta da aynı oyları vermeye hazır mıyız? Rabbim tüm Kütahyalı kardeşlerimizden razı olsun. Mevla şu muhabbetimizi, şu dayanışmamızı daim eylesin. Şimdi de sizlerden Türkiye Yüzyılı belediyeciliği için, gerçek belediyecilik için destek istiyoruz.

"MEYDANI KARANLIK HESAPLARA BIRAKMAYACAĞIZ"

Şu anda emniyetten ne kadar katılım var bir öğrenelim, aldığım rakam 35 bin. Tabii sandıklara da bunun yansıması lazım. Kütahya'da hamdolsun böyle bir sıkıntımız inşallah yok. Ama şehirlerimizin bir kısmında yapılan kirli ittifakları hep birlikte takip ediyoruz. Kiminde listeler geç veriliyor, aday isimleri sabahtan akşama sürekli değişiyor. Milletimiz de engin ferasetiyle kapalı kapılar ardında çevrilen dolapları, yapılan pazarlıkları, sergilenen alicengiz oyunlarını çok iyi görüyor. Bugüne kadar olduğu gibi 31 Mart'ta da milletimizle omuz omuza verip meydanı kirli ittifakların karanlık hesaplarına bırakmayacağız.

Türkiye Yüzyılı vizyonu etrafında kenetlenip yolumuza devam edeceğiz. Bu yolculukta Kütahya'nın da desteğini yanımızda göreceğimize yürekten inanıyorum. Bayramı sadece ramazanın değil, milli iradenin de bayram gününe dönüştürmeliyiz. Allah şimdiden sizlerden razı olsun.

"HAYAT PAHALILIĞIYLA DA MÜCADELE ETTİK"

Hiç şüphesiz hayat pahalılığıyla da mücadele ettik. En çok etkilediği kesimlerin başında emeklilerimiz vardır. Her ne kadar emekli maaşlarını bizden önceki dönemlerle kıyas edilemeyecek seviyelere çıkarmış olsak da gönlümüz vatandaşlarımızın hayatlarını daha iyi şartlarda sürdürmesini istiyor.

Ekonomi dediğiniz olay, diğer boyutlarının ötesinde hesap kitap işidir. Devletin gelirleri ve giderleri arasındaki dengeyi tutturamazsanız tıpkı 1970'lerde ve 1990'larda olduğu gibi siyasi, sosyal ve ekonomik çalkantıların pençesine düşmeniz kaçınılmazdır. Türkiye kimi ülkelerin sahip olduğu gibi karşılıksız elde ettiği gelir kaynaklarına sahip değildir. Biz harcadığımız her kuruşu, devleti ve milletiyle birlikte çalışıp kazanmak mecburiyetindeyiz. Mesela yaklaşık 11 trilyon lira giderle bağladığımız 2024 bütçemizi ele alalım. Bunun 1 trilyon liradan fazlasını deprem harcamalarına ayırdık. Devletin tüm çalışanları için yaklaşık 3 trilyon lira personel gideri var. Yatırımlar için 1,6 trilyon liraya yakın bir kaynak kullanılacak. Emekli maaşları için ayrılan miktar yaklaşık 3 trilyon liraya yakın. Eğitim için 1,6 trilyon lira, sağlık için 1,6 trilyon lira, sosyal yardımlar için 500 milyar lira, mahalli idareler için 860 milyar lira tahsis edildi. Diğer kalemleri söylemiyorum bile.

Beklenen oldu KAAN ilk uçuşunu gerçekleştirdi Beklenen oldu KAAN ilk uçuşunu gerçekleştirdi

"EMEKLİLERİMİZE HAK ETTİKLERİ PARAYI VERECEĞİZ"

En düşüğü 10 bin lira olan emekli maaşı, ömrünü kendisinin ve ailesinin geçimi için harcamış vatandaşlarımız için yeterli değil. Peki, emekli maaşlarını arzu ettiğimiz düzeye nasıl yükselteceğiz? Devlet ve millet olarak daha fazla çalışacak, daha çok gelir elde edecek, ortaya çıkan kazançtan da emeklilerimize hak ettikleri parayı vereceğiz. Şimdi birileri çıkıyor emekli maaşlarına 7 bin lira, 10 bin lira seyyanen ekleyelim diyerek kendi akıllarınca emeklilerimizi tahrik ediyor. Bakınız bizim ülkemizde halihazırda 16 milyon emeklimiz var. Emekli maaşlarına 7 bin lira eklemek demek bütçeden yaklaşık 1,4 trilyon liralık 10 bin lira eklemek demek, 1,9 trilyon liralık bir kaynağı buraya aktarmak demektir. Dikkat ediniz mevcut maaşların tutarından söz etmiyorum. Sadece 7 bin lira veya 10 bin lira olarak ifade edilen ek artışın maliyetini anlatıyorum. Yani 2024 yılı boyunca ülkemizde tek çivi çakmasak, tüm yatırım bütçesini buraya aktarsak bile bu gideri karşılamaya yetmiyor. Aynı şekilde deprem harcamalarının tamamını bu iş için kullansak yine yeterli gelmiyor.

Eğitime, sağlığa tek kuruş harcamadan her birinin tüm bütçesini buraya aktarsak ucu ucuna ya kurtarıyor ya kurtarmıyor. Askeriyle, polisiyle, eğitimcisiyle, sağlıkçısıyla velhasıl tüm memuru ve işçisiyle devletin çalışanlarının yarısından fazlasına maaşlarını vermesek o zaman belki bu ilave gideri karşılayabiliriz. Altını tekrar çizerek ifade ediyorum. Burada konuştuğumuz emeklilerimizin mevcut maaşlarının maliyeti değil, yapılması istenen ilave artışların tutarıdır. Ayrıca seyyanen artışların emekli maaşları arasında yol açtığı adaletsizliğin de farkındayız.

Editör: Katip Çelebi